Sanat iyiyi ve güzeli arayış ise tiyatro bu umutlu arayışın en önemli ayaklarından biridir. Tiyatro belkide kutsal mabedlerden çıkmış bir ritüelin adıdır. Belkide sahne tapınak, oyuncular rahip, seyirciler ise ayini izlemeye gelen ve kendine bu ayinden pay çıkartacak inanç sahipleri olarak düşünebilir.
Tiyatro oyuncusu sahneye çıktığında tüm dünya ile bağlarını koparırken, seyircisini gerçeğe ve güzele ulaştırma çabası içinde ibadetine odaklanır.
Bizde böyle kutsal bir ayine katılmak için Giresun'un yegane salonu, Vahit Sütlaç sahnesine doğru yol alıyorduk.
Beş sene önce yıkılan kültür sitesinin ya da bilinen adıyla şehir sinemasının üzerinde ki arabalar pek sanatsal durmasa da, aklımıza şehrin park sorununa getirilen dahiyane çözümü takdir etmekten başka bir şey gelmiyordu ...
Tiyatro salonuna geldiğimizde ise tiyatronun giriş kısmında bulunan kalabalık bir grup nikotine olan bağlılıklarını yinelemek için gökyüzüne duman üflüyorlardı.
Bunun garip bir protesto yöntemi olduğunu düşünmedim değil.Ama şaman ayinlerinde de bu vardı.
Gişeden biletimizi alıp oyunu izlemek için hareket ediyoruz. Yerimizi tiyatro ve futbol müsabakalarında ki tecrübelerimize dayanarak buluyoruz. Neyse ki futbol müsabakalarında ki gibi koltuğumuza oturan birileri yok.
İyi ki erken gelmişiz sevinciyle koltuklarımız otururken ,koltukların kenarlarına nazikçe bırakılmış oyunun tanıtım broşürlerini ve oyunun sponsorlarından Tirebolu 42 çayın ufak hediyesini alıyoruz. Gerçekten çok hoş düşünülmüş iki ayrıntı.
Oyunun başlamasına beş dakika anonsu ile geriye dönüp bakmam peş peşe gerçekleşiyor. Evet tahmin ettiğim gibi tüm koltuklar dolu.
'Kayıp Oyuncuların' sahneye koyacağı oyunun adı 'Devr-i İnsan'...Uzun zamandır 'Hakan Alkan'ın yönetiminde bu oyunu çalışıyorlar.
Ve işte sahne...
Oyunun başlangıcında oyuncular koltuklarımızın yanı başında bitiveriyor. Bizi oyunun içine çekmek istediklerini düşünüyorum.Başarıyorlar...
Oyuna giriş ile bir tokat şak diye iniyor suratlara. Sanatın acıması yok. Görevini yapıyor, rahatsız ediyor. Oyunun ilk yarısı biraz ağır ve sert . Tempo yavaş yavaş yükseliyor. Ve seyirci artık oyunun tamamıyla içinde. Oyuncular bunu başarıyor.
Bir anda çok yüksek kahkahalar yükselirken salondan. Bir an geliyor gözyaşlarını tutamıyor insanlar.
Bir med-cezirin içinde buluyorsunuz kendinizi.
Düşünsel bir metaforun içindesiniz.
Sanatın günceli yakalaması var. Yıllar önce yazılmış bir pasajın günümüze yansımasını görüyorsunuz. İşte bu diyorsunuz. Biz bunu yaşadık geçen hafta. Ama adam 40 sene önce yazmış .
Nasıl oluyor sorunsalı...
Ve oyunun finaline doğru hapishanedesiniz. Düşünceleriniz ve fikirleriniz hapsedilmiş. Hissediyorsunuz. Abdülkerim Oğurlu ve Ersin Özdemir sizi o hücrenin içine sokuyor adeta. Mıhlıyor Koltuklarınıza. Hani o koltuktan bir tünel kazanacaksınız ama kazma ve küreğini yok. Onlara yardım edebilseniz keşke...
Tiyatro budur işte diyorsunuz. Oyunculuğun içselleşmesi ve seyirciyle bütünleşmesi...
Ve idam yaftasını sizin boynunuza asıp çekip gidiyorlar.
Funda Oğurlu size Antigone ile cesarete teşvik ederken gerçekten cesur. İşte yaşatmak bu, binlerce yıllık bir duruşu anlatmak..
A.Yalçın Yılmaz,Muammer Öztürk, Selçuk Yılmaz, Selime Yılmaz oyunu oynamıyorlar, yaşıyorlar; işte bütün mesele bu Şekspir...Tiyatro oynamamak...Rol yapmamak...
Oyunun müzikleri Selin Yılmaz dans koreografisi Derya Kılıç tarafından düzenlenmiş.
Teknik ekipte ise Işık Yönetim Erdem Şenses, Efekt Yönetim Mahmut Yılmaz, Görsel Tasarım Gökalp Kabacaoğlu ve Kostüm Tasarım Tülin Kabacaoğlu .
Gönüllerinize sağlık diyorum
Hakan Alkan'ın başarıyla yönettiği Devr-i İnsan isimli oyun Şubat ayı içerisinde her perşembe günü Vahit Sütlaç sahnesinde.
Oyuna gidin ve ben kurtaramadım tüneli siz kazın ve çıkartın insanlığı oradan...