FARKINDA MIYIZ ?


Bu makale 2016-01-15 19:40:24 eklenmiş ve 92203 kez görüntülenmiştir.
Ayten YAZAR

Hayat, bazen bizleri sınar.Farklı sınavlara gireriz ve o sınavlar bizi olgunlaştırır. Yaşama farklı gözlerle bakmamızı sağlar. Bu sınav bazılarımızı doğuştan bazılarımızı ise hayat yolculuğumuzun bir köşesinden  yakalar. Bazıları isyan eder, bazıları kabullenip içinde bulunduğu durumundan kurtulmaya ya da içinde bulunduğu durumu  iyileştirmeye çalışır. Bazen hayat yolunda ayağı takılır ve düşerler bazen de  sıkıntılar üst üste gelir. Tüm bu zor duruma rağmen içerisinde bulundukları şartlara inat   hayata sımsıkı sarılıp  yaşam mücadelelerini sonuna kadar veren  bazı insanlar vardır ki; Dünya’ya diğer insanlara göre  “ özel “ olarak gelirler ve hayat, onlara özel davranır. Bu insanlara toplumda engelli gibi bir sıfat veriliyor. Fakat ben onlara bu sıfatı yakıştıramıyorum çünkü onlar engelli değil onlar “ özel insanlar”… Özeller ; çünkü onlar bizlerden daha azimliler, özeller ;çünkü onlar hayatın değerini bizlerden daha iyi biliyorlar, özeller;  çünkü onlar bizlerden daha çok mücadeleciler ,özeller;  çünkü  onlar  yeryüzünün  melekleri…. 

İnsanoğlu bir durum başına gelmeden  aynı durumu yaşayan insanın halinden  anlamıyor belki de  durumu tam manasıyla fark edemiyor. Fark ettiğinde ise empati kurmakta zorlanıp “tüh tüh , vah vah “ gibi söylemler içerisinde oluyor. Halbuki “ tüh tüh’ lük, vah vah ‘lık” bir durum yok . Aslında biraz empati yapsak tüm durum çözülecek. Bu durumun  başlıca sebeplerinden biri empati yeteneğimizi tam anlamıyla geliştiremediğimiz içindir ki;  gelin, şimdi biraz empati yapalım. Şu an bu yazıyı okurken etrafınızda bir takım sesler olabilir. Örneğin TV izliyor, internetten radyo dinliyor veya koyu bir sohbete kulak misafiri olabilirsiniz. Eğer TV izliyorsanız sesini sonuna kadar kısın ve ekranda neler olup bittiğini anlamaya çalışın veya bir  tıkaç yardımıyla kulağınızı  tıkayın ve koyu bir sohbet içerisinde olan tanıdıklarınızın neler konuştuğunu anlamaya çalışın. Çok değil bunları beş dakika yapsanız kafi… Beş dakikanın sonunda kendinizi bir esaretten kurtulmuş gibi hissedip duyduğunuz ilk seste duymanın ve bu duyu organına bağlı olarak konuşmanın ne kadar büyük bir velinimet olduğunu anlayacaksınız. Bizlerin  beş dakika bile dayanamadığı bu duruma bir ömür boyu dayanan ve bu durum ile yaşayan insanlarımız var. Hayatını böyle idame ettirmek zorunda olan “ özel “ insanlarımız var.Aslında kendi içlerinde yaşadıkları zor durum karşısında bizlerde onların hayatlarını zorlaştırıyoruz.Bazen  o özel insanları görmüyoruz ya da görmek istemiyoruz.Aslında onlara küçük bir tebessüm yeterken biz onları gözlerimizdeki acıma duygusu ile yıkıyoruz. Onları incitiyoruz, fark etmeden kalplerini kırıp ruhlarında yaralar açıyoruz.Herkes gibi onların da en doğal hakkı olan yaşama haklarına - sözel çok olmasa -mimiklerimizle en çok da bakışlarımızla müdahale ediyoruz. Bu yüzdendir ki;  onlarda topluma karışmaktan ziyade evlerinde  zaman geçirmeyi  ve kendi dünyalarında ömür sürmeyi tercih ediyorlar. Gerçi geçmiş yılları baz alacak olursak eğer ,artık - çok şükür ki - daha fazla  topluma karışıp haklı olarak “ Ben de varım! Ben buradayım…” diyorlar fakat az da olsa belli bir  kısmı hala içerisine kapanık kendi dünyasında  yaşamını idame ettiriyor.Yaşanılan durum zor. Lütfen,  farkında olarak veya olmayarak  bir de  bizler  o, özel insanların hayatlarını zorlaştırmayalım! İnanıyorum ki ; çok büyük bir kesimimiz çok itinalı davranıyor, fakat az da olsa farklı davranan insanlarımız var. Eğer böyle bir durumla karşılaşırsak   yaptığı şeyin yanlış olduğu konusunda onları uyaralım. Ve daha  itinalı  olması gerektiğini dile getirelim.

 Toplum tarafından şöyle bir algımız var:” Eğer bir insan  özel ise hiçbir şey yapmasına gerek yok. Bir köşede otursun, verilenlerle  yetinsin yeter.” İyi niyetle düşünülmüş saf bir düşünce gibi durabilir fakat bu iyi niyet  o,  özel insanların içerisinde yaralar açabilir.Bazen onların da insan olduğunu onlarında maddi manevi ihtiyaçlarının olduğunu unutuyoruz. En çokta manevi ihtiyaçlarını unutuyoruz. Maddi ihtiyaçları bir şekilde halloluyor. Yardım kuruluşları, rehabilitasyon merkezleri ve devlet özel insanlara yardım elini esirgemiyor. Ya manevi ihtiyaçları, onları nasıl karşılayacağız? “Sessiz Dua “ adlı belgeseli  izlediğimde oluşan farkındalıklarımdan bir tanesi buydu : “Ya manevi ihtiyaçları ?” İşitme engeli olan özel insanların sorunlarının dile getirildiği bu belgeselde İzmir’ de görev yapan bir din görevlisinin bu özel insanlara Kur’ an-ı Kerim’ i öğretme  ve manevi boşluklarını, sorularını giderme hikayesi yer alıyor. Bu kişilerin manevi boşlukları ve merak edip hocalarına sordukları sorular karşısında insan düşünmeden edemiyor.Aynı zamanda da insan,  insanoğlunun azmine bir kez daha hayran kalıyor ve sorular insanın kafasında üşüşmeye başlıyor. İşaret dili ile iletişimlerini sağlayan bu kişilerin dünyasını bizlere aralayan bu belgeselin sonunda  ise şöyle düşündüm: “ Neden bizim ilçemizde de böyle bir faaliyet olmasın? Özel insanlarımızın manevi dünyalarına seslenip onlarında dini vecibelerini yerine getirip ruhi anlamda bizlerden daha büyük bir boşlukta olan bu insanlara neden yardım etmeyelim?  Manevi anlamda onlara yol gösterici olmayalım? Bir adım atıp farkındalık oluşturmanın kimseye zararı olmayacağını düşünüyorum ve buradan  bu konu hakkında farkındalık oluşturalım. Bildiğim kadarıyla Giresun Müftülüğü’nde de bayan öğrencilere işaret dili ile  Kur’an-ı Kerim öğretimi yapılıyor; fakat  ilçemizde böyle bir faaliyet var mı bilemiyorum.Eğer varsa  buradan büyük bir memnuniyetle duyuracağımı belirtmek isterim. Eğer yok ise gönüllü din görevlilerimiz sayesinde böyle bir çatı oluşturulup  “ özel “  kardeşlerimizin manevi boşlukları doğru kaynaklar vasıtasıyla - bu eksiklikleri - neden giderilmesin ?  Daha sosyal bir hayat sürmelerini topluma daha fazla karışmalarına neden vesile olmayalım? İşte bu yüzden bu yazıyı okuyanlara benden naçizane bir tavsiye –özellikle din görevlilerine- işaret dilini öğrenip “özel “ insanlara yardımcı olabilirsiniz.      Ayrıca  işaret dilini  öğrendikçe çok büyük bir zevk alacağınızdan da eminim.   Bunun için yapmanız gereken ilk adım Halk eğitim merkezinde işaret dili kursuna  başvurup daha sonra kursa katılmanızdır.Hemen hemen üç – dört  ay gibi kısa bir sürede işaret dilini öğrenebilirsiniz.  Eğer öğrenmek için zaman sıkıntınız var ise böyle bir eğitimin varlığından diğer insanları da haberdar edebilirsiniz. Ayrıca “Özel “ olup manevi  boşluğunu gidermek isteyen kişilere Giresun Müftülüğü’nde böyle bir faaliyetin varlığından  da haberdar edebilirsiniz.

Ve son olarak  Özel insanlar sizleri daha çok aramızda görmek istiyoruz. Hayat sevincinizi artırmayı umut dolu gözlerinizde sevinç kıpırtıları olmayı çok isteriz. İnsanların farklı muameleleri ile karşılaşıp  sizi incitenler olabilir.Onlar adına sizlerden” özür diliyorum “, içinize kapanıp ”Neden ben? ”  diye kendinizi sorgulamayın. Hayat size özel davranmış. Özel olduğunuzu fark edin. Sizler “ özelsiniz” bunu unutmayın.

                                                                                 

 

 

.

 

                

Yorumlar
Adınız :
E-Mail :
Başlık :
Yorumunuz :
Güvenlik :
Değiştir  
Toplam 0 yorum. Tüm yorumları okumak için tıklayın.
Diğer yazıları...
Köşe Yazarları
 ‹ 
 › 
E-Mail Bülten Kaydı
Döviz Kurları
Arşiv Arama
- -
Anket
Bulancak Haber
CANLI YAYIN
CANLI YAYIN
GÜNDEM
Kadına Şiddet
Anayasa Haberleri
Trafik Kazaları
Yerel Seçimler
SPOR
Galatasaray
Fenerbahçe
Basketbol Haberleri
Şampiyonlar Ligi
SİYASET
Recep T. Erdoğan
Devlet Bahçeli
Kemal Kılıçdaroğlu
AKP Haberleri
EĞİTİM
A.Ö.L.
Eğitim Portalı
Eğitim Haberleri
Eğitim Bakanlığı
DÜNYA
Avrupa Haberleri
Amerika Gündemi
Suriye İç Savaş
Arıkan Meselesi