BULANCAK DERESİ


Bu makale 2022-05-24 18:14:04 eklenmiş ve 625 kez görüntülenmiştir.
Nejat TOPRAK

BULANCAK DERESİ

 Bulancak’ta eskiden Köprü Başı veya İskele Turu yapmak adettendi. Köprü, şehrin Doğu ucunda Bulancak Deresi ve ana cadde üzerindeydi. Köprü Turu yapanlar, sessiz huzur veren bu alanda korkuluklara yaslanıp sohbet eder, denizi seyreder, fotoğraf da çekilirdi… Genellikle sakin akan Bulancak Deresi bazen taşar, önüne geleni denize sürüklerdi, bir taşkında su Eski Cami’nin yakınına kadar gelmişti.

 Bulancak Deresi 1950’li yıllarda şehrin önemli unsurlarından biriydi, üzerine beton köprü yapılmış, cazibesi daha da artmıştı. Köprüden şehre bakıldığında sağda Elektrik Fabrikası, biraz aşağıda Mezbaha, solda ise boydan boya fındık bahçesi göze çarpardı, Güneyde, köprünün biraz yukarısında Değirmen vardı. 

Bulancak’ta o yıllar evlerde su yoktu,  su çeşme veya kuyulardan güğümlerle taşınırdı. Kadınlar yatak-yorgan, kilim gibi büyük çamaşırları yıkamak için, birkaç komşu birlikte dereye giderdi. Derede suyun bol aktığı bir yer seçilir,  çamaşırlar büyükçe bir taşın üzerine konulup, kötekle uzun süre vurarak yıkanırdı. Çamaşır işi akşama kadar sürer kadınlar çok yorulurdu.

Biz çocuklarsa derede oynamaya doyamazdık;  derenin sığ yerlerinde ellerimizle balık tutmaya çalışır, yakaladığımız küçük balıkları yaptığımız havuza koyardık. Balık yakalarken ve oynarken epey ıslanır, bazen tartışır, acıkınca her şeyi unutup annelerimize koşardık. 

Anneler-ablalar yanlarında getirdiği ekmekleri bize verirken mutlaka bir hikaye anlatır, dikkatli olmamızı isterdi: “Dere kenarında bir gün bir anne, acıkan çocuğuna Yağlı Ekmek vermiş, çocuk ekmeği alıp karşıdaki duvarın üzerine oturmuş, tam yiyecekken deredeki kurbağalar, ‘Bır-rak, bır-raak’ diye bağırmaya başlamış, çocuk şaşırmış, elindeki ekmeği taşın üzerine bırakmış. Bu sırada yakında uçan  kargalar da ‘Kaak, kaak…’ diye bağırıyormuş. Zavallı çocuk kalkıp hemen annesine koşmuş, ağlayarak anlatmış; Tam ekmeğimi ısıracaktım, kurbağalar bırrak bıraak diye tempo tuttular, sonra da kargalar kaak kalk diye bağırdılar, ben de ekmeğimi bırakıp kaçtım…”   Hikayeyi dinleyince ekmeğimizi daha sıkı tutar, bitirinceye kadar hiçbir şeye bakmazdık.     

 Kadınlar akşama doğru eve dönmek için, etrafa astıkları çamaşırları toplarken, biz de balık havuzumuzu yıkar, balıkların sevinçle dereye karışmasını zevkle izlerdik… 

Bulancak’ın bütün mısır ve buğdayını öğüten Değirmen de, çamaşır yıkanan yerin hemen üst tarafında idi. Yığma kara taştan yapılan tek katlı değirmende, biri mısır, biri buğday öğüten iki taş dönüyordu. Kocaman değirmen taşları dönerken çok ses çıkarıyor, değirmenciyle anlaşabilmek için epeyce bağırmamız gerekiyordu.  Değirmenci, götürdüğümüz  zahrayı kantarda tartıp, belli bir “Üğünlük” payı alıyor, sonra da unumuzun ne zaman hazır olacağını bildiriyordu. 

Bulancak’ta hemen herkesin köyde veya şehirde mısır tarlası vardı, pek çok aile Mısır Ekmeği yiyordu. Ekmek evlerdeki ocaklıkta sacın üzerinde pişiriliyor, bazen de yoğrulan hamur tepsiyle fırına götürülüyordu. Şehirde bazıları da, Ofis’ten buğday alıp öğüterek, buğday ekmeği pişiriyordu. 

Su değirmenleri zamanla elektrikli oldu ve öğütme kapasiteleri arttı. Ancak sonraki yıllarda insanların çoğu “Çarşı ekmeği” yemeye başladı, mısır tarlaları ekilmez oldu. Değirmenler ihtiyaç olmaktan çıktı, bir bir kapandı, sonra da yıkılmaya terk edildi…

Bulancak Deresinin hizmetleri saymakla bitmiyor; şehirdeki bütün arabalar da derede yıkanıyordu. Yollar toprak, kasisli ve virajlıydı, arabalar çok toz ve çamur oluyor, yolcuları araba tutuyordu. Bu nedenle sık sık yıkanması gereken arabalar, derede. muavinler tarafından epey uğraşılarak temizleniyordu. Bizim de arabamız vardı, araba dereye götürülürken biz de biner yıkanıncaya kadar köprünün ayaklarında zevkle oynardık.

1960’lı yıllarda artan trafiği rahatlatmak amacıyla Karadeniz Sahil Yolu yapıldı; Bulancak’ın boydan boya kumsal olan sahili yok oldu, derenin üzerine bir köprü daha yapıldı. Sonra, taşkından korunmak için Bulancak Deresinin şehirdeki bölümü kanala alındı. 1990’lı yıllarda deniz doldurularak yüksekçe bir Sahil Yolu daha yapıldı ki, bu yol şehrin denizle bağını iyice azalttı… 

Bulancak Deresi şimdi şehrin ucunda değil ortalarında kaldı. Yine sakin akıyor ama, çok ünlü olduğu o eski günleri özlemle arıyor. İlk köprüde kalabalıktan yer bulup denize bakabilenlerse; önce, üzerinde yoğun trafik olan iki köprüyü görüyor, sonra da uzaklarda kalan denize hüzünle bakıyor…

(Nejat Toprak – Mayıs 2022)

Yorumlar
Adınız :
E-Mail :
Başlık :
Yorumunuz :
Güvenlik :
Değiştir  
Toplam 0 yorum. Tüm yorumları okumak için tıklayın.
Diğer yazıları...
Köşe Yazarları
 ‹ 
 › 
E-Mail Bülten Kaydı
Döviz Kurları
Arşiv Arama
- -
Anket
Bulancak Haber
CANLI YAYIN
CANLI YAYIN
GÜNDEM
Kadına Şiddet
Anayasa Haberleri
Trafik Kazaları
Yerel Seçimler
SPOR
Galatasaray
Fenerbahçe
Basketbol Haberleri
Şampiyonlar Ligi
SİYASET
Recep T. Erdoğan
Devlet Bahçeli
Kemal Kılıçdaroğlu
AKP Haberleri
EĞİTİM
A.Ö.L.
Eğitim Portalı
Eğitim Haberleri
Eğitim Bakanlığı
DÜNYA
Avrupa Haberleri
Amerika Gündemi
Suriye İç Savaş
Arıkan Meselesi